"Yeni bir yazı dizisine başlıyorum" gibi bir giriş yapmayacağım. Zira son girişimimin devamı henüz gelmedi. Ancak karşılaştıkça sizlerle paylaşacak bir mevzu bulduğumu söyleyebilirim: Önsözler!
"Ne garip şeylerdir önsözler..." gibi bir giriş de yapmayacağım, merak etmeyin. Aşağıda sosyal bilimci Mümtaz Turhan'ın Garplılaşmanın Neresindeyiz? adlı kitabına üç yıl arayla yazdığı iki önsözden parçalar okuyacaksınız. Yorumu tabi ki size bırakmayacağım:
"Bugün Türkiye, tarihinin en buhranlı devirlerinden birini yaşamaktadır. Son garplılaşma hareketleri de, bundan evvelkiler gibi muvaffak olamamış, Garpla aramızdaki mesafe kısalacak yerde, ilmin başdöndürücü bir hızla ilerlemesi ve tekniğe tatbikatı neticesinde artmıştır. İçtimai hayatımızda yıkılan birçok şeylere mukabil pek az şeyin yapılabilmesi derin bir kültür buhranı yaratmıştır." (1958)
"Hakikatte iki buçuk asırdan beri bir ölüm-kalım mücadelesi yapmakta olan Türk milleti, artık başarısızlıklarının sırrı gibi kendisini hedefe ulaştıracak vasıtaların mahiyeti hakkında da sarih bir fikre varmak üzeredir. Bu mesele ile ciddi bir şekilde meşgul olan Türk ilim ve fikir adamları esas noktalarda artık geçekten birleşmiş bulunmaktadır. Henüz geniş kitlelerce bilinmeyen bu başarıyı Türk fikir hayatının bir zaferi olarak kutlayabiliriz. Çünki, ideal, gaye ve vasıtalar hususunda birleşmiş Türk Milletinin müstakbel başarısı hakkında derin bir görüş veya kehanete lüzum yoktur. Artık bütün dava bu birliği teminden ibaret kalıyor ki bunun da pek yakın olduğu müjdesini alan bir insanın sevinci içindeyiz." (1961)
Turhan'ın bu üç yıllık dönemde Türkiye'nin şappadanak buhrandan aydınlığa ulaştığına kanaat getirmesinde 27 Mayıs darbesinden daha önemli ne gibi bir etken olabilir? (Hirfanlı Barajı hizmete girmiş mesela, 8 Ocak 1960'ta) Amca çok falza malzeme vermiş: "kendisini hedefe ulaştıracak vasıtalar" (=darbe?); "henüz geniş kitlelerce bilinmeyen bu başarı" (=halka rağmen halk için? - gerçi kendisi "Herkes okuyacak da ne olacak" tarzı görüşler de bildirmemiş değildir - Bu satırları yazarken "Sonra başımıza komünist kesiliyorlar" diye söylendiği , ardından melun bir kahkaha attığı da rivayetler arasındadır). Düşünce ve bağlamı meselelerine girmeden burada bırakayım (ağzımı açtırmayın, kitabını yazdırmayın!)
"Söz gider, yazı kalır" derler, ama bu lafa pek riayet etmezler (blog yazarları tutarlılıktan mesul değildirler elbette; onların hiçbir metni bir diğeriyle ilişkili olarak okunmamalıdır; zira tek sınırlayıcıları işkembelerinin boyutlarıdır). Türkiye'deki siyasal yaşam ani yön değişimlerine, anaforlara ve bunların yarattığı şaşkınlıklara gebe olduğu için bu tarz 'dönüşümlere' sık rastlanılır. Bunlar kimi zaman 'döneklik' şeklinde tezahür eder, buradaki gibi kimi vakalarda ise memleketin hal ve gidişinin okunma biçiminde hızlı değişimler şeklinde. Önsözlerden bunları tespit etmek eğlenceli olur diye düşündüm. Hade hayırlısı...
No comments:
Post a Comment