Robert Lynd 1939 tarihli Knowledge for What? adlı kitabının ilk bölümünde 'sosyal bilimlerin krizi' konusunu işler. Sosyal bilimlerle kıyısından köşesinden ilgilenmiş herkes bilir ki bu kriz söylemi 20. yüzyıl boyunca baş köşede tutulmuş, en nihayet asla içinden çıkılamayacağı anlaşılmış, "zaten başka türlü bir krizin eşiğinde meydana gelmiş, baştan kokmuştu" denilerek rafa kaldırılmış, ancak ve ancak konu bulamayan konferans düzenleyicilerince masaya yatırılmış, 'temcit'in ne olduğunu çoktan unutan bizler tarafından tekrar tekrar afiyetle yenilip yutulmuştur. "Bir de senden mi yiyeceğiz bu pilavı birader!" diyecek olanlarınıza baştan söyleyeyim ki -şimdi sıralayacaklarım her ne kadar aksi yönde bir kanaat uyandıracaksa dahi- "'Ben konuya çok başka bir mevziden yaklaşacağım' diyenler en basmakalıp lafları sıralayanlardır" klişelerini paranteze almaya çalışan fikriyatlarda kaybolup lafı uzatmayacak, yukarıda bahsi geçen kitaptan ilginç bulduğum bir noktayı aktarmakla yetineceğim.
Sözün özü şudur ki Lynd kitabının Amerikan kültürünü tartıştığı bölümünde şu saptamayı yapar: Uzmanların bilgi birikimi, bu birikimin geniş halk kitlelerinin düşünce alışkanlıklarının içine sızma sürecinden çok daha hızlı bir biçimde artmaktadır. Bir yandan bu birikimin toplumsal kurumlara yayılımının kendi kendine gerçekleşeceğine dair inanç, bir yandan belli iktidar bloklarının bu birikimi mülkiyet altına alınıyor olması, bu ayrışmayı hızlandırır. "'Bilenle bilmeyen bir mi' diyen lavuklardan olsa gerek" diyerek çöpe atmayın hemen adamı, saptamanın devamını dinleyin. Lynd'e göre bu çerçeveden bakıldığında 'ilerleme'nin asıl kazancı 'başarmış olduklarımız' değil, düşünce alanındaki bu genişlemenin maddi hayatta tezahürlerinin gerçekleştirilememesine bakarak beceriksizliklerimizi daha iyi kavrar hale gelmemizdir.
Lynd bu enteresan ("senin için bebek") saptamasını daha enteresan bir saptamayla birleştirir. Amerikan kültürü (artık hepimizin kültürü) bu kavrayışın birikimini yapmakta, becerememe halinin gündelik hayatta yarattığı sıkıntı, bu beceriksizliği dizginlemeye ve azaltmaya çalışan kurumların bu sıkıntıyı kavrama süresinden çok daha hızlı bir biçimde artmaktadır. Sonuç olarak bizler (biz Amerikalılar), bu kurumların, kültürümüzün potansiyellerini anlayıp bunun ışığında bilgilenmemizi sağlayabilme hızından çok daha hızlı bir biçimde cahilleşmekteyiz.
Şunu belirtmek gerekir ki bu metin sosyal bilimlerin toplumsal sorunları kavrayabileceğine ve bunlara çözüm getirebileceğine dair inancın tam olduğu bir dönemin ürünü. Bu bağlamda Lynd'in 'sosyal bilimlerin krizi'ni ciddiye alıyor olmasının kendince meşru yanları var. Vatandaş için kaygılı adam -en azından adamın metni. Peki bu metni bağlamından koparıp bugüne taşımanın alemi neydi? Sanırım bu noktada balığın baştan koktuğundan dem vuran, adını zikretmediğim arkadaş(lar)la aynı noktada buluşmaktayım. Tabi kokmuş olan balıkla değil, balığın kokmasına neden olan klimatografik şartlarla ilgilenmek şartıyla. Yoksa neyleyim sosyal bilimlerin krizini...
Sözün özü şudur ki Lynd kitabının Amerikan kültürünü tartıştığı bölümünde şu saptamayı yapar: Uzmanların bilgi birikimi, bu birikimin geniş halk kitlelerinin düşünce alışkanlıklarının içine sızma sürecinden çok daha hızlı bir biçimde artmaktadır. Bir yandan bu birikimin toplumsal kurumlara yayılımının kendi kendine gerçekleşeceğine dair inanç, bir yandan belli iktidar bloklarının bu birikimi mülkiyet altına alınıyor olması, bu ayrışmayı hızlandırır. "'Bilenle bilmeyen bir mi' diyen lavuklardan olsa gerek" diyerek çöpe atmayın hemen adamı, saptamanın devamını dinleyin. Lynd'e göre bu çerçeveden bakıldığında 'ilerleme'nin asıl kazancı 'başarmış olduklarımız' değil, düşünce alanındaki bu genişlemenin maddi hayatta tezahürlerinin gerçekleştirilememesine bakarak beceriksizliklerimizi daha iyi kavrar hale gelmemizdir.
Lynd bu enteresan ("senin için bebek") saptamasını daha enteresan bir saptamayla birleştirir. Amerikan kültürü (artık hepimizin kültürü) bu kavrayışın birikimini yapmakta, becerememe halinin gündelik hayatta yarattığı sıkıntı, bu beceriksizliği dizginlemeye ve azaltmaya çalışan kurumların bu sıkıntıyı kavrama süresinden çok daha hızlı bir biçimde artmaktadır. Sonuç olarak bizler (biz Amerikalılar), bu kurumların, kültürümüzün potansiyellerini anlayıp bunun ışığında bilgilenmemizi sağlayabilme hızından çok daha hızlı bir biçimde cahilleşmekteyiz.
Şunu belirtmek gerekir ki bu metin sosyal bilimlerin toplumsal sorunları kavrayabileceğine ve bunlara çözüm getirebileceğine dair inancın tam olduğu bir dönemin ürünü. Bu bağlamda Lynd'in 'sosyal bilimlerin krizi'ni ciddiye alıyor olmasının kendince meşru yanları var. Vatandaş için kaygılı adam -en azından adamın metni. Peki bu metni bağlamından koparıp bugüne taşımanın alemi neydi? Sanırım bu noktada balığın baştan koktuğundan dem vuran, adını zikretmediğim arkadaş(lar)la aynı noktada buluşmaktayım. Tabi kokmuş olan balıkla değil, balığın kokmasına neden olan klimatografik şartlarla ilgilenmek şartıyla. Yoksa neyleyim sosyal bilimlerin krizini...