Saturday, June 23, 2012

nostalji ve diğer zamansızlık halleri üzerine


Nostalji memnuniyetsizliğin bir yan ürünü olsa gerek. Geleceğin vaat ettiği olanaklara sahip olma düşüne sahip olan insanların da aynı memnuniyetsizlikten hareket ettiklerini söylemek mümkün. Biraz daha ileri giderek şimdi olan bitenden, andan tatmin olma isteğinin de kaynağında içinde yaşanılandan memnuniyetsizliğin yattığını diyeceğim - belki biraz daha aşırı, biraz daha algılaması zor olan bir kaçış talebi. Mühim bir zat nostaljinin olduğu yerde tarih yoktur demiş. Bu gerçekten düşündürücü bir argüman.

Tarihsellikten kaçmak çok boyutlu bir mesele. Tarihini reddeden bir ülkenin çocukları olarak bu kaçışın ne sonuçlar doğurabileceğine dair çokça fikrimiz var - hiç olmadı bununla ilgili pek çok şey duyuyor, okuyoruz. Tarihi kabullenmek, olguları tarihselliklerini göz önünde bulundurarak değerlendirmek cesaret gerektiriyor. Tarihi reddetmeyi kabullenmemek de bir memnuniyetsizlik halinin dışavurumu. O halde elimizde iki farklı memnuniyetsizlik durumu var.
Bu metinde geçmişin veya geleceğin düşünü kurmaya veya şu an yaşanmakta olanı farklı bir bütünsellik içinde kabullenme haline bizi iten memnuniyetsizlik halleri üzerinde duracağım. Bu taleplerin kendi içinde farklılıklar barındırdığına kuşku yok. Nostalji, içinde yaşanılan döneme dair duyulan rahatsızlığın belli bir referans noktası üzerinden deneyimlenme haline işaret ediyor. Buradaki düşsellik son derece öznel - zira eldeki bilgi seti genişledikçe nostaljisi duyulacak dönemlerin sayısı artmakta. Dahası, insanlık tarihi üzerine düşünecek olursak, tarihin nostalji üzerinden reddi sınırlı bir eleştirellik üzerine kurulu gibi görünüyor. Zira hangi tarihsel dönemden bahsedersek bahsedelim, insanlık bir grubun bir başka grup üzerine tahakküm kurmadan nostaljik bakışın yücelttiği dönemlerin düşselleştirilmiş olan hikayelerini gerçekleştirmedi; dahası bu tahakküm hali olmasaydı iktidar sahipleri bu hikayelerin bizzat anlatıcısı olamazdı - ki nostaljik bakışın en çok referans verdiği zaman/mekanlar makro veya mikro bir iktidar mekanizması üzerinden göreli bir süreğenliğe sahip olmuşlardır. Son olarak ekleyelim, bu sebeplerden dolayı nostaljik bir bakışla yüceltilen hiçbir dönemin yüceltilecek yönlerinin bilgisine bugün sahip olamazdık. Rönesans Floransası, Aydınlanma veya avant garde dönem Paris'i, 30'ların film noir Amerikası veya herhangi bir başka dönem olsun... Hangisin anlatısına kapılırsak kapılalım, bu ışıltılı dönemlerin var olmasını sağlayan bir tahakküm durumu, başka bir yerde yaşanan bir trajedi olduğunu biliyoruz.
Geleceğin veya anın sarhoşluğunu yaşamak daha farklı bir durum. Daha çocuksu bir halin kabullenilmesini gerektiriyorlar. Zira nostaljinin aksine, belirli bir bilgi birikimi üzerine inşa edilmekten ziyade hikayesi yazılmamış olanakları düşleyebilecek olan bir hayalgücünü gerektiriyor. Bu yönüyle ikisinin de kurgusal bir yönü var. Ancak buradaki kurgusallıklar arasında belirgin bir fark var. Geleceğin hayalini yaşamak insanlık tarihinin bize gösterdiklerine karşın ya biraz saf, ya da biraz aşırı iyimser olmayı gerektiriyor. Ancak bu saflığın veya iyimserliğin altında belli bir kibrin yattığını da söyleyebiliriz. Zira çoğunlukla iyi şeyleri getirmeyeceği düşünülen geleceğe dair umutlar beslemek, kimsenin göremediği bir olanaklar bütününü görebilme iddiasını içermekte. Bu üstten bakışı içermeyen bir gelecekçilik hali sadece mevcut halden temelsiz bir kaçışı ifade ederdi ki bu hal şu anki konumuzun dışında kalıyor.
Şu an yaşanmakta olandan anın göz önüne serdiği apaçık gerçeklikten çok daha fazlasını sıkıp çıkarma hali ise tarihi reddetme halleri arasında tarihe en fazla göz kırpanı. Bu oluş biçiminde de bir üstten bakma hali söz konusu. Zira reddedilemez bir şekilde tarihin bizi getirdiği bir durum içerisinden kolayca gözlemlenilemez olanı bulmak, kimsenin görmediği haliyle gerçekliği veya gerçeklik denilen şeyi gerçekçilerin göremediği gerçekdışı yönleriyle birlikte algılayabilme/kabullenebilme iddiası üzerine kurulu. Şu an varolanı kimsenin yaşamadığı gibi yaşamak ve bu yaşama biçimini birileriyle paylaşabilmek hayali, nostaljik olma haline kıyasla tarihsel olana daha açık olmakla, gelecekçiliğe kıyasla ise daha az saf veya iyimser olmakla birlikte, bu diğer iki halle birlikte tarihi reddetmek üzerinden memnuniyetsizliği dile getimek açısından aynı potada buluşuyor.
Bu durumda mevcut olandan veya mevcut olanın algılanma/deneyimlenme biçiminden memnuniyetsiz olma halinin iki farklı tezahürü ile karşı karşıyayız. Burada bu iki farklı memnuniyetsizlik halinin tarihi reddeden biçimleri üzerinde durdum. Henüz beni bu yazıyı yazmaya iten filmin etkisi altında olduğum için başka zaman sorsanız koşulsuz olarak kabul edeceğim diğer memnuniyetsizlik haline dair şu an bir şey söylemek istemiyorum.

No comments: